
Küresel ekonomi, son dönemde artan jeopolitik gerginlikler, makroekonomik belirsizlikler ve belirginleşen ticari kutuplaşmanın etkisi altında zorlu bir süreçten geçiyor. Bu durum, finansal piyasalarda hassasiyeti artırırken, yatırımcı algısını da baskılıyor. ABD yönetiminin öngörülemez ticaret politikaları ve ABD ile Avrupa Birliği (AB) arasındaki ticaret gerilimleri, bu belirsizliğin ana kaynaklarından biri olarak öne çıkıyor.
Ticaret Savaşları ve Ekonomik Kutuplaşma:
İstanbul Sanayi Odası’nın “500 Büyük Sanayi Kuruluşu Araştırması” sonuçlarında da vurgulandığı gibi, dünyada ekonomik ve ticari kutuplaşma giderek derinleşiyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de kural bazlı uluslararası düzenin “çatırdadığına” ve yeni bir dünya düzeninin doğum sancılarının yaşandığına dikkat çekiyor. Bu kutuplaşmanın merkezinde ise ABD ile Çin arasında başlayan ve giderek derinleşen jeostratejik rekabet yer alıyor. Çin’in küresel imalat sanayindeki payının 2004’te %8,6’dan 2022’de %30,2’ye yükselmesi, ABD, AB ve Japonya gibi gelişmiş ekonomilerin bu alanda ciddi zemin kaybetmesine yol açtı. OECD raporları da, başta Çin olmak üzere OECD dışı ülkelerdeki piyasa bozucu sübvansiyonların ve piyasa dışı uygulamaların, özellikle çelik gibi sektörlerde aşırı kapasite artışına neden olarak küresel ticareti olumsuz etkilediğini belirtiyor.
Ticaret cephesinde parçalanmanın devam etme ihtimali, dünya büyümesini aşağı çeken en önemli risklerden biri olarak görülüyor. ABD Başkanı Trump’ın AB’ye yönelik %50’lik gümrük tarifelerini 9 Temmuz’a ertelemesi piyasalarda geçici bir pozitif etki yaratsa da, müzakerelerde yavaş kalınması halinde tarife uygulamasından geri adım atılmayacağı mesajı belirsizliği koruyor. AB ise olası bir başarısızlık durumunda milyarlarca Euro’luk karşı önlemler almaya hazırlanıyor. ABD’nin devasa dış ticaret açığını kapatma hedefi de bu gerilimlerin temelinde yatan faktörlerden biri.
Merkez Bankaları ve Enflasyon Endişeleri:
Bu karmaşık ortamda merkez bankaları da temkinli bir duruş sergiliyor. Fed Başkanı Powell, tarife artışlarının devam etmesi halinde enflasyonda yükseliş, ekonomik büyümede yavaşlama ve işsizlikte artış yaşanabileceği uyarısında bulunuyor. New York Fed Başkanı Williams da Trump tarifelerinin finans piyasalarında şoklar yaratabileceğine dikkat çekiyor. ECB Başekonomisti Philip Lane ise Euro Bölgesi enflasyonunun düşmeye devam edeceğine işaret eden faktörlere rağmen, AB-ABD ticaret görüşmelerinin başarısız olma riski gibi enflasyonu yukarı çekebilecek unsurların da bulunduğunu ifade ediyor.
Türkiye’nin Konumu ve Stratejisi:
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, bu küresel parçalanma sürecinde Türkiye’nin hizmet ticaretindeki gücü, güçlü iç pazarı ve göreceli olarak düşük ihracat bağımlılığı sayesinde daha az zarar görebileceğini vurguluyor. Türkiye ihracatının %62’sinin kural bazlı ülkelere yapıldığını ve yakın coğrafya eklendiğinde bu oranın %80’e vardığını belirten Şimşek, bölgesel entegrasyonun ve Orta Koridor gibi stratejik projelerin önemine dikkat çekiyor. Bakan, Türkiye’nin ekonomik programını kararlı bir şekilde uygulamaya devam edeceğini ve bu süreçten kazanımlarının fazla olacağını da ekliyor. Dünyadaki yüksek borçluluk oranlarına kıyasla Türkiye’nin borcun GSYH’ya oranının (%92) gelişmekte olan ülkeler ortalamasının (%245) oldukça altında olması da olumlu bir ayrışma noktası olarak belirtiliyor.
Diğer Küresel Faktörler:
Yaşlanan nüfus (Türkiye’nin avantajını kaybetmeye başladığı ancak çalışma çağındaki nüfusun artmaya devam edeceği), yeşil dönüşümün zorunluluğu (Türkiye’nin yenilenebilir enerjiyle cari fazlaya geçme hedefi) ve artan küresel savunma harcamaları (Türkiye’nin savunma sanayinde ihracatçı olma hedefi) gibi diğer küresel faktörler de geleceğin ekonomik düzenini şekillendirecek önemli unsurlar arasında yer alıyor.
Sonuç olarak, küresel ekonomi karmaşık ve belirsizliklerle dolu bir dönemden geçerken, ticaret politikaları, jeopolitik gelişmeler ve merkez bankalarının adımları piyasaların yönü üzerinde belirleyici olmaya devam edecek. #KüreselEkonomi #TicaretSavaşları #JeopolitikRiskler #Enflasyon #FED #ECB #TürkiyeEkonomisi